CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak’tan haftalık değerlendirme raporu

 CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak’tan haftalık değerlendirme raporu

10.10.2022 - 12:29

Güncelleme : 10.10.2022 - 12:29

09 EKİM 2022

İÇ POLİTİKA

  1. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2023 seçim mottosunun ‘Türkiye’nin Yüzyılı’

olacağını ilan etti. AK Parti iktidarı yeni bir slogan bulmakta dahi zorlanıyor!

  1. 20 yıldır hiçbir haklı taleplerine kulak verilmeyen Alevilerin, seçime 7 ay kala

hatırlanması, iktidarın siyasi hesaplarla hareket ettiğinin kanıtıdır!

EKONOMİ

  1. TÜİK eylül ayında, TÜFE’yi yüzde 83,45 ENAGrup yüzde 186,27 olarak

açıkladı. TÜİK ve ENAG arasındaki fark 100 puanı aştı!

  1. İmalat sanayi üretim endeksindeki 7 aydır devam eden gerileme, Türkiye’nin

ihracatını ve sanayideki istihdamı olumsuz yönde etkileyecek!

  1. Eylül ayında ihracattaki artış yüzde 9,2 ithalattaki artış yüzde 41,5 olarak

gerçekleşti. Bir aylık dış ticaret açığı 10,4 milyar dolar! Dış ticaret açığı, yüzde

298,3 artışla rekor kırdı!

  1. İktidarın Rusya ile doğalgaz ödemelerinin ertelenmesi için kapalı kapılar

ardında müzakereler yürütmesi, hangi tavizlerin verildiğinin sorulmasını

gerektiriyor!

  1. Üretim maliyeti 11 liraya ulaşan bir litre süte iktidar kontrolündeki Gıda

Komitesi ve Ulusal Süt Konseyi (USK) 7,5 lira fiyat veriyor. Market raflarında

sütün fiyatı bunun 3-4 katı!

  1. Dünya Bankası’nın ‘Yoksulluk ve Paylaşılan Refah 2022’ raporuna göre RusyaUkrayna Savaşı, küresel yoksullaşmayı daha kötü noktalara taşıyacak!
  2. Standart and Poor’s Türkiye’nin kredi notunu ‘B+’ dan B’ye düşürerek

küresel yatırımcılara ‘Türkiye’den uzak durun’ mesajı verdi!

DIŞ POLİTİKA

  1. Avrupa Birliği’nin Rusya’nın Doğu Ukrayna’daki dört bölgeyi ilhakı sonrasında

kabul ettiği ‘8’inci Yaptırım Kararları Paketi’, Türkiye’yi de doğrudan

etkileyecek!

  1. Bulgaristan ve Bosna-Hersek seçim sonuçları, Türkiye’nin tarihi bağı bulunan

Balkanlardaki politikasında etkili olacak!

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ

HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 09 EKİM 2022 2

  1. İktidarın yeni bir söz söyleyecek takatinin kalmadığı, eski defterleri

karıştırarak yeni gündemler oluşturma gayretine giriştiği görülüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2023 seçim mottosunun ‘Türkiye’nin Yüzyılı’ olacağını

ilan etti. AK Parti iktidarı yeni bir slogan bulmakta dahi zorlanıyor!

20 yıldır uyguladıkları politikalarla ekonomiden, dış politikaya, yurttaşların

refahından, eğitim-sağlık-hukuk sistemine varana kadar her alanda tahribata yol

açan Cumhurbaşkanı (CB) Erdoğan ve AK Parti iktidarı; Türkiye’yi 50-60 yılın da

gerisine götürdü.

✓ 2023’te dünyanın ilk ekonomisi arasına girmeyi vaat ederken, şimdi G20

sıralamasından düşmüş bir ülke yarattılar.

✓ Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığının önüne geçemediler.

✓ Gençlerin umutlarını tüketirken, üniversitelerdeki eğitim seviyesini lise

düzeyine düşürdüler.

✓ Şehir Hastaneleri ile sağlık sistemini çökerttiler.

✓ Türk lirasını değersizleştirdiler.

✓ Baskı, korku ve yasaklarla ülkenin soluğunu kestiler.

✓ Anayasada ‘Basın hürdür sansür edilemez’ hükmüne rağmen basın ve

internet yasalarında 15 yılda 18 kez değişiklik yaparak, sansürü-baskıyı

yaygınlaştırdılar.

✓ Yolsuzlukların artmasına, yoksulluğun gizlenemez hale gelmesine, kadın

cinayetlerine-çocuk tacizcilerine seyirci kaldılar.

✓ İşsiz-mutsuz insanların arttığı bir Türkiye yarattılar.

Geçmiş yıllarda olduğu gibi 2023 vaatlerinin de içi boş çıkan İktidar, şimdi

kendilerinin de inanmadığı Türkiye’nin Yüzyılı sloganına sarılıyor.

Kaldı ki bu söylem Sovyetler Birliği’nin ve Yugoslavya’nın dağılmasından sonra

ortaya çıkan yeni Türk Cumhuriyetleri ardından yıllar önce dile getirildi. 21’inci

yüzyılın ‘Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar Türk Asrı’ olacağı daha önceki siyasi

liderler, Cumhurbaşkanları tarafından söylendi. Söylendiği halde 21’inci yüzyıl

Türklerin yüzyılı olamadı. Bağımsızlığını elde eden hemen hiçbir yeni ülkede

demokrasi yeşeremedi. Hepsi Sovyet döneminden iktidarı eline alan tek adamların

baskıcı-kapalı-otoriter yönetimleriyle yönetildi, yönetilmeye de devam ediyor.

Yıllardır kangrene dönüşen sorunları çözmek yerine toplumu gerilime

sürükleyen ve ayrıştıran, mağduriyetlerden nemalanan, ekonomiyi çökerten,

dış politikayı itibarsızlaştıran iktidarın temel sorunu; demokratik,

özgürlükçü zihniyetten bihaber olması, hazzetmemesidir. Ülkeyi

yönetme becerisini kaybetmesidir!

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ

HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 09 EKİM 2022 3

  1. Alevi yurttaşlarımızla ilgili açıklanan başkanlık oluşumu, yıllar önce ortaya

atılan ve sonrasında rafa kaldırılan ‘Alevi Açılımı’ siyasetinin, parasal göz

boyamalarla süslenmiş içi boş ve Alevi yurttaşlarımıza saygısızlık derecesinde

inkârcı bir projedir!

2008’de ilan ettikleri Alevi Açılımını bir yıl sonra talep edilen hakların hiçbirisini

kabul etmeksizin rafa kaldıran CB Erdoğan, şimdi Kültür ve Turizm Bakanlığı

bünyesinde Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kurulacağını, tüm cem

evlerinin buraya bağlanacağını, cem evlerinin elektrik, su, doğalgaz, onarım, tadilat

  1. giderlerinin bu başkanlık bütçesinden karşılanacağını, dileyen Alevi Dedelerine

de memur kadrosu verilip maaş bağlanacağını vaat etti.

✓ İktidarın 15 yıl sonra yeniden Alevi Açılımını gündemine alarak

vaatlerde bulunması, acizlik ve yetersizlik göstergesidir.

✓ Alevi-Bektaşi Dernekleri ve Vakıfları yayınladıkları ortak bildiriyle,

iktidarın ‘Devlet gücü ve bütçe kaynaklarıyla kendi Alevi toplumunu

yaratmayı’ amaçladığını dile getirdiler.

Öncelikle Başkanlığın Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde kurulması, CB

Erdoğan’ın Aleviliği bir inanç olarak görmediğini, ‘turistik ve kültürel’ bir topluluk

olarak gördüğünü gösteriyor. Maaşlı Diyanet İmamlarının yanına şimdi de

devletten maaş alan memur kadrosunda Alevi Dedeleri eklenmek isteniyor.

✓ AİHM kararlarına giren cem evlerinin ibadethane olduğuna yönelik

talepler yok sayılıyor.

İktidarın tamamıyla seçim yatırımı amaçlı ve Alevilere şirin görünerek oylarını alma

hesabına dayalı bu basit ve ilkel organizasyonla Alevileri bölme, ayrıştırma, asimile

etme yaklaşımı ne siyaseten ne etik olarak ne de ahlaki olarak kabul edilemez bir

yaklaşımdır. Alevi yurttaşları, din ve kanaat önderlerini devletten maaş almaya

tamah edenler olarak görmek bile CB Erdoğan ve iktidarının farklı inançlara yönelik

zihniyetini, sakat bakış açısını yansıtmaktadır.

✓ 20 yıldır hiçbir haklı taleplerine kulak verilmeyen Alevilerin, seçime 7

ay kala hatırlanması, iktidarın siyasi hesaplarla hareket ettiğinin

kanıtıdır.

Alevi-Bektaşi Birliklerinin ortak açıklamasında hiçbir inancın devlet

kaynaklarıyla finanse edilmemesi tüm inançlara eşit mesafede olunması talebi

yer almaktadır ve haklı bir taleptir. Alevi yurttaşlarımız bu oyuna

gelmeyecektir. Bütçe kaynakları ve kamu parasıyla onları aldatmaya,

yanına çekmeye dönük planlarını boşa çıkartacaktır!

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ

HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 09 EKİM 2022 4

  1. TÜİK eylül ayında, TÜFE’yi yüzde 83,45 ENAGrup yüzde 186,27 olarak

açıkladı. TÜİK ve ENAG arasındaki fark 100 puanı aştı. Yılsonu yaklaşırken iki

hesaplama arasındaki rakamsal uçurum; ücretli, işçi, memur, emekli ve asgari

ücrete yapılacak maaş zamlarına göz dikildiğini gösteriyor!

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) eylül ayı resmi enflasyonunu aylık yüzde 3,08,

yıllık yüzde 83,45 oranında açıkladı. Bağımsız bilim insanları ve iktisatçıların

oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu (ENAGrup) bir yıldan bu yana yaptığı

hesaplamalarla gerçek enflasyonu ölçerken eylül rakamlarını aylık yüzde 5,30 ve

yıllık yüzde 186,37 düzeyinde duyurdu. İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) eylül ayı

enflasyon oranını yüzde 107 oranında ilan etmesi TÜİK rakamları üzerindeki

kuşkuları daha da artırıyor. TÜİK enflasyonuyla ENAG arasında 103 puan, İTO

arasında 24 puan fark bulunuyor. Böylesine büyük bir ölçüm ve hesap farkı

dünyanın hiçbir ciddi ülkesinde, kurumların şeffaf olarak çalıştığı ekonomide

görülemez. Mantıklı ve bilimsel izahı da olamaz. Kaldı ki, TÜİK’in çekirdek enflasyon

göstergelerindeki yükselişin eylül ayında da sürmesi, gelecek aylarda enflasyonun

hızı baz etkisiyle kesilse de iktidarın iddia ettiği gibi çok ciddi düşüşler yaşanmasının

söz konusu olamayacağını gösteriyor.

✓ Eylülde yıllık çekirdek enflasyon yüzde 68,09 oldu. Aylık yüzde 4,78 olan

Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) artışı yıllık yüzde 151,50 düzeyine ulaştı.

Artık TÜİK verilerinin güvenilirliği tartışılmıyor çünkü kimse tarafından ciddiye

alınmıyor ve önemsenmiyor. Özellikle doğalgaz ve elektriğe eylül başında gelen

yüzde 20 oranındaki zamma ve enflasyon sepetinde enerjinin sahip olduğu ağırlığa

rağmen bunun enflasyona yok denecek düzeyde yansımış olması TÜİK hesabına

neden güvenilemeyeceğini ortaya koyuyor.

G20 ÜLKELERİNDE ENFLASYON ORANLARI: Çin: Yüzde 2,5, Japonya: Yüzde 3,

Suudi Arabistan: Yüzde 3, Fransa: Yüzde 5.6, Güney Kore: Yüzde 5.7, Endonezya:

Yüzde 6, Avustralya: Yüzde 6.1, Kanada: Yüzde 7, Hindistan: Yüzde 7, Güney

Afrika: Yüzde 7.6, ABD: Yüzde 8.3, Meksika: Yüzde 8.7, Brezilya: Yüzde 8.7, İtalya:

Yüzde 8.9, İngiltere: Yüzde 9.9, Almanya: Yüzde 10, Euro bölgesi: Yüzde 10, Rusya:

Yüzde 14.3, Arjantin: Yüzde 78.5, Türkiye: Yüzde 83.45

Yüzde 83,45 ile G20’nin zirvesinde yer alan Türkiye’yi yüzde 78 oranıyla uzun

zamandır ağır ekonomik zorluklarla boğuşan Arjantin ve yüzde 14,3 ile de

Ukrayna ile 7 aydan bu yana savaşta olan Rusya izliyor. 16 aydan bu yana

kesintisiz biçimde yükselen enflasyon oranları, G20’deki enflasyon

sıralamasında Türkiye’yi ilk sıraya yükseltti!

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ

HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 09 EKİM 2022 5

  1. İmalat sanayi üretim endeksindeki gerilemenin tehlike sinyalleri artarak

devam ediyor. Aynı zamanda üretim düşüşü ve ekonomik küçülme anlamına da

gelen imalat düşüşü, önümüzdeki aylarda Türkiye’nin ihracatını ve sanayideki

istihdamı da olumsuz yönde etkileyecek!

Enflasyon verilerinde TÜFE’deki artış bireyleri, haneleri, hayat pahalılığına

yansımasının etkisiyle olumsuz etkilerken, yıllık yüzde 151,50’ye ulaşan ÜFE ise

imalat sanayiini, kapasite kullanımını negatif etkiliyor. Bu sürecin en önemli sonucu

ekonomik daralma ve küçülme olacaktır. İstanbul Sanayi Odası (İSO) Türkiye İmalat

Sanayii Satın Alma Yöneticileri Endeksi (PMI) anketinin eylül ayı sonuçları Türkiye

ekonomisi için çok ciddi uyarı sinyalleri veriyor. PMI endeksinde eşik değer olan 50

puan üzerinde ölçülen rakamlar sanayi sektörü ve imalat sanayiinde olumlu

yöndeki seyri gösterirken, 50’nin altındaki değerler kötüleşmeyi, üretim düşüşünü,

küçülme ve daralmayı işaret ediyor.

İSO’nun 46,9 olarak açıkladığı PMI eylül değerleri üst üste yedinci aydır eşik değer

olan 50’nin altında gerilemeye devam ediyor. Ağustos ayında 47,4 olan bu rakam

eylülde 0,5 puan daha düştü. PMI imalat sanayii verisi şubat ayından bu yana

kesintisi şekilde 50’nin altında ve her ay daha da inmeyi sürdürüyor.

✓ Eylül’deki PMI değerinin 46,9’a inmesi, imalat sanayiindeki

yavaşlamanın üçüncü üç aylık dönem sonunda daha da belirgin hale

geldiğini, ekonomik küçülme sürecine girildiğini gösteriyor.

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin, CB Erdoğan’ın enflasyonda

yılsonundan itibaren hissedilir düşüş yaşanacağı iddialarının tamamıyla

matematiksel ve baz etkisinden kaynaklı olacağını, enflasyon rakamlarının

düşmesinin hayat pahalılığı ve girdi maliyetlerinin düştüğü anlamına gelmeyeceğini

sürekli vurguluyorum.

✓ Nitekim İSO-PMI eylül rakamları, enflasyon cephesinde kontrolün

yitirilmesi ve Bakan Nebati’nin ifadesiyle “epistemolojik kopuş”

yaşanırken, bunun negatif karşılığının ve yansımalarının üretim

cephesinde, imalat sanayiinde kendisini gösterdiğini ortaya koyuyor.

Politika faizini yüzde 12’ye düşüren Merkez Bankası da Para Politikaları

Kurulu ardından yaptığı açıklamada, büyümenin durabileceğini ifade etmişti.

İmalat sanayiindeki gerileme ve üretim düşüşü, işten çıkarmaları

hızlandıracak. Bu süreç; enflasyonla zaten alım gücünü yitiren, hayat

pahalılığıyla yaşam mücadelesi veren milyonların, şimdi de işsizlikle karşı

karşıya kalmasına zemin hazırlayacak!

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ

HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 09 EKİM 2022 6

  1. Eylül ayı dış ticaret açığı rekor kırarak yüzde 298,3 oranında arttı.

İhracattaki artış yüzde 9,2 ithalattaki artış yüzde 41,5 olarak gerçekleşti. Bir aylık

dış ticaret açığı 10,4 milyar dolar! Dış ticaretteki bu olumsuz tablo, cari açığı

büyütecek, döviz kıtlığını daha ileri boyutlara taşıyacak!

Ticaret Bakanlığının Eylül Ayı Dış Ticaret Verilerine Göre; ihracat eylülde geçen

yılın aynı ayına kıyasla yüzde 9,2 artışla 22,6 milyar dolar olurken, ithalatta

gerçekleşen artış yüzde 41,5, ithalat tutarı ise 33 milyar dolar oldu. Bunun

sonucunda eylül ayı dış ticaret açığı 10,4 milyar dolar tutarında gerçekleşti. Eylül

ayında ihracatın ithalatı karşılama oranı ise geçen yılın eylül ayına göre 20,3

gerileyerek yüzde 68,5 düzeyine indi.

Ocak-eylül dönemindeki rakamlara bakıldığında dokuz aylık ihracat geçen yıla

göre yüzde 17,1 oranında artarken, ihracat tutarı 188 milyar 224 milyon dolar.

İthalat ise dokuz ayda yüzde 40,8 artışla 271 milyar 43 milyon dolar olarak

gerçekleşti. Dış ticaret açığı 9 ayda yüzde 158,5 artarak 83 milyar 819 milyon dolara

ulaştı. Dış ticarette gözlenen bu kötü gidiş aynı zamanda yeni ekonomi modelinin

en büyük iddiasının geçersiz hale geldiğini gösteriyor.

İktidarın ilan ettiği modele göre faiz indirilecek, Türk parası biraz değer yitirecek ve

ihraç ürünleri ucuzladığı için ihracat hızla artacak, ithalat ise pahalandığı için

yavaşlayacaktı. Böylece dış ticaret açığı azalacak buna bağlı olarak cari açık da

düşüşe geçerek cari fazlaya dönüşecekti. Faiz düşürüldüğü için yatırımlar patlama

yapacak, üretim katlanarak artacak, büyüme hızlanacak ve bu da istihdamı

artırarak işsizliği yok edecekti. Geçen yılın eylül ayında başlatılan faiz indirimleriyle

uygulamaya konulan bu modelin hiçbir hedefi ve öngörüsü tutmadığı gibi iddia

edilenlerin tam tersi sonuçlar ortaya çıktı.

✓ İhracat arttı ama ithalat ihracattan beş kat daha fazla arttı.

✓ Dış ticaret açığı böylece azalmadığı gibi 100 milyar dolara yaklaştı.

✓ Cari açık ise değil fazla vermek 30 milyar doların üzerine çıkarak

yılsonunda 50 milyar dolara ulaşacağının sinyallerini veriyor.

Faiz indirimlerinin bir başka etkisi enflasyon ve döviz kurlarında kendisini

gösterince, ucuzlayan ihraç mallarımıza karşılık ithalat TL’deki değer kaybı ve

dövizin yükselmesiyle pahalı hale gelince bir birim ithalat için beş birim mal ihraç

etmek zorunda kalındı. İhracatın ithalatı karşılama oranı hızla geriledi ve yüzde

80’lerden yüzde 60’lara indi. Enflasyon ve kurlardaki yükseliş başta enerji olmak

üzere tüm girdilerin fiyatlarını olağanüstü düzeylere çıkarttı ve yüzde 151’i aşan

üretici enflasyonu karşısında imalat sanayiinde büyüme durdu.

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ

HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 09 EKİM 2022 7

Geçen yıl ekimde 43,5 milyar dolar olan yıllık dış ticaret açığı eylülde 9 ayda 83

milyar dolara ulaştı. Yılsonunda Orta Vadeli Program’da 105 milyar dolar olarak

öngörülen yılsonu dış ticaret açığı hedefi ciddi ölçüde aşılacak. İktidar, dövize

müdahale ederek, kamu bankalarına ve Merkez Bankası’na döviz sattırarak süreci

yönetmeye çalışıyor. Ülke ekonomisinin geleceğine büyük tehdit oluşturan Kur

Korumalı Mevduat (KKM) ile yurtiçi döviz talebini kısmen de olsa frenlediler.

Sanayi üretiminin sürdürülebilmesi, enerji ihtiyacının karşılanabilmesi için

ithalat ve bunun için de döviz gerek. Dış ticaret açığında ve cari açıkta makasın

hızla açılması ithalat için elzem olan döviz talebinin karşılanmasının da giderek

güçleştiğini gösteriyor!

  1. Rusya’dan doğalgaz ödemelerinin 2024’e ertelenmesinin talep edildiğine

ilişkin haberler, hayati ihtiyaçlar için yapılacak ithalata döviz bulmakta sıkıntı

yaşandığını gösteriyor. İktidarın ülke egemenliğinden taviz verecek bazı adımları,

taahhütleri kapalı kapılar ardında yürüttüğünün işaretleri ortaya çıkıyor!

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘dost ülkeler sağ olsun destek veriyorlar, borç

veriyorlar’ dediği ülkeler kimler? Bu borçlar karşılığında ülkenin egemenliğinden,

milletin varlığından, ne sözler veriliyor, nelerden vazgeçiliyor?

İktidarın Rusya ile doğalgaz ödemelerinin ertelenmesi için kapalı kapılar ardında

müzakereler yürütmesi, BOTAŞ’ın ödemelerini 2024’e ötelemeye çalışması en

temel ihtiyaçlar için zorunlu olan ithalata döviz bulmanın gittikçe zorlaştığını

gösteriyor.

Uygulanan ekonomi modelinin, faiz indirimlerinin sonucunda kur artışlarını

dizginlemek için MB rezervlerini, 200 milyar doları aşan döviz varlıklarını düşük

kurdan satarak birilerini ihya ederek kasayı boşaltan iktidar, şimdi bazı tavizlerle

borç buluyor.

✓ Ukrayna ile savaşta olan Putin’e, Türkiye’nin doğalgaz faturasını veresiye

defterine yazması için hangi tavizler verilecek?

✓ Suudilerden para gelecek diye yargı bağımsızlığından hukuk devleti

egemenliğinden vazgeçilip, Cemal Kaşıkçı dosyası teslim edildi.

Birleşik Arap Emirlikleri’ne, Katar’a hangi tavizler, sözler verildi bilinmiyor.

İktidar, Katar’daki Dünya Futbol Şampiyonası’nın muhafızlığını Türk Silahlı

Kuvvetleri’nin üstlenmesi için TBMM’den tezkere geçirdi. Bütün bunlar

ülkemizin içine düşürüldüğü döviz darboğazından dolayı iktidarın sergilediği

tehlikeli zafiyetlerin, acizliğin ve talep edilecek her şeyi yapmaya, istenenleri

kabul etmeye hazır olduğunun göstergeleri!

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ

HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 09 EKİM 2022 8

  1. Üretim maliyeti 11 liraya ulaşan bir litre süte iktidar kontrolündeki Gıda

Komitesi ve Ulusal Süt Konseyi (USK) 7,5 lira fiyat veriyor. Market raflarında

sütün fiyatı bunun 3-4 katı. Yakında çocuklarımız et-süt tüketemez konuma

gelecek. Etten sonra süt ithal etmek zorunda kalacağız!

İktidarın yıllardır uyguladığı politikalarla çökertilen ülke tarımı ve hayvancılığı artan

maliyetler, yükselen enflasyon ve iktidarın enflasyonun altında destekleme-fiyat

uygulamalarıyla tamamıyla tükenme sürecine girdi. Pek çok temel üründe ve

gıdada ciddi üretim açıklarının ortaya çıkması, özellikle et ve sütte son dönemde

yaşanan ağır maliyet artışlarıyla içine girilen darboğaz bu iki temel gıdaya erişimi

geniş kesimler için imkansıza dönüştürdü.

Bir yıl boyunca süt üreticisinin ürettiği çiğ sütün litre fiyatına sadece 2,70 TL zam

yapan iktidarın kontrolündeki Gıda Komitesi, sütün litre fiyatını 7,5 TL olarak

uyguluyor. Süt ve et üreticilerini çatısı altında toplayan Süt ve Et Üreticileri Birliği

(SETBİR) ve Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD gibi üretici

kuruluşlar hemen her kalemi döviz endeksli sektörde mazottan yeme nakliyeden

işçi ücretlerine, soğuk hava depolarına ödenen ücretlere, elektrik ve doğalgaza

gelen zamlar karşısında üretimden vazgeçme noktasına geldiklerini ifade ediyorlar.

Sütün litre maliyetinin 10,5-11 TL arasında olmasına karşılık uygulanan birim fiyat

7,5 lira düzeyinde. Bu durumda süt ve et üreticisi süt veren ineğini, koyununu

beslemek yerine kesime gönderiyor. Dolayısıyla süt üretimi hızla düşerken,

piyasaya sürülen süt ve süt ürünleri miktarında da düşüşler yaşanıyor. Bu hafta

içinde sütün litre fiyatında en az 3 TL artış olması bekleniyor. Litre başına 7,5 TL’lik

fiyatla üreticiden alınan süt marketlerde bunun 3-4 katı fiyattan satılırken,

yapılacak yeni fiyat artışıyla süt ve süt ürünlerinin, etin fiyatı artacak. Büyüme

çağındaki çocuklar için et ve süt gibi temel gıda maddeleri erişilemez olacak.

✓ Bugüne kadar iktidarın politikalarına suskun kalan Türkiye Ziraat

Odaları Birliği (TZOB), bu tablo karşısında nihayet sesini yükseltti!

TZOB, başta yem olmak üzere elektrik, mazot, gübre ve işçilik gibi maliyetlerde

ciddi artışlar olduğu, buna karşılık iktidarın etiketleri düşürmek, fiyat artışlarını

durdurmak için uyguladığı fiyat politikasının üreticileri sektörden kopardığını

vurguladı. Gerçekçi fiyat politikalarına geçilip, hızla ciddi önlemler alınmazsa

yakında ağır bir ‘et ve süt krizi’ yaşanacağı, tüketicilerin bu ürünlere erişemeyeceği,

ürünlerin bulunamayacağı uyarısında bulundu.

✓ Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın kontrolündeki Gıda Komitesi,

fiyatları baskılayarak, maliyeti üreticiye yıkarak üretimden vazgeçmeye

zemin hazırlıyor.

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ

HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 09 EKİM 2022 9

Gıda endüstrisi, süt ve et ürünleri sanayiinde üretim yapan büyük işletmeler, yem

sanayicileri artan maliyetleri, kur farklarını, elektrik vb. zamları anında fiyatlarına

yansıtıyor. Marketlerde doğrudan bu fiyatları etiketlere aktarıyor. Ancak her türlü

zorluğu yaşayan süt üreticisi sütünün litresini bir yıldır 7,5 liradan satmaya mecbur

ediliyor. Marketlerde sütün litresi bunun 3-4 katı fiyatla satılırken, peynirden

tereyağına varana kadar tüm süt ürünlerinin fiyatı neredeyse her hafta zamlanırken

üretici yüzde 200’ü aşan tarımsal girdi maliyetlerine rağmen böylesine komik

fiyatlarla sütünü-etini satmaya mecbur ediliyor.

Süt fiyatları, iktidarın talimat verdiği, tayin ettiği, atadığı komiteler, konseyler

tarafından değil doğrudan gıda sanayicileri ve süt üreticilerinin örgütleri

tarafından serbest piyasada tüm tarafları mağdur etmeyecek şekilde

belirlenmelidir. Devletin görevi, tekelleşmeyi ve üreticinin mağduriyetini

önlemek, girdi maliyetlerinde destekleme ve sübvansiyonlarla alın terinin

karşılığını almasını sağlamak ve tüketiciye makul ve alım gücüne yeterli

fiyatlarla temel gıda ürünlerine erişimi sağlamaktır.

  1. Dünya Bankası’nın ‘Yoksulluk ve Paylaşılan Refah 2022’ raporunda; küresel

düzeyde yoksulluğun artarak yaygınlaştığı, yoksulluğu azaltma yönündeki

ilerlemenin durma noktasına geldiği, belirtildi. Rusya-Ukrayna Savaşı, küresel

yoksullaşmayı daha kötü noktalara taşıyacak!

Dünya Bankası’nın yayınladığı ‘Yoksulluk ve Paylaşılan Refah 2022’ raporuna göre

aşırı yoksullaşmanın 2023’a kadar sona erdirilmesi doğrultusunda daha önce

belirlenen hedeflere ulaşılması güç görünüyor. Hedeflerin gerçekleşebilmesi için

gelecek 10 yılda gerek ülke ekonomilerinin gerekse küresel ekonominin şimdiye

kadar görülmedik düzeylerdeki büyüme hızlarını yakalaması gerekiyor.

2019 sonunda Çin’de baş gösteren ve ardından tüm dünyayı saran COVID-19

salgınının 2020’de yaklaşık 70 milyon insanı aşırı yoksulluğa ittiğinin tahmin edildiği

Dünya Bankası raporunda, bunun küresel yoksulluğun izlenmesine başlandığı

1990’dan bu yana en büyük yıllık artış olduğu belirtildi. Yoksulluk ve Paylaşılan

Refah 2022 Raporu’nda yer alan verilere göre, dünyada aşırı yoksulluk içinde

yaşayanların sayısının 2020’de önceki yıla göre yüzde 11 artarak 719 milyon kişiye

yükseldiği vurgulanırken, 2020’nin yoksullaşmanın hızlanması açısından küresel

düzeyde tarihi bir dönüm noktası olduğu kaydediliyor.

Rapora göre aşırı yoksulların yüzde 60’ı Sahra Altı Afrika’sı ülkelerinde yaşıyor.

Bu çerçevede, 2030’a kadar çoğu Afrika’da olmak üzere yaklaşık 600 milyon

kişi günlük 2,15 dolardan az parayla yaşıyor olacak!

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ

HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 09 EKİM 2022 10

  1. Standart and Poor’s (S&P) Türkiye’nin kredi notunu ‘B+’ dan B’ye düşürdü.

Not indiriminin gerekçeleri, mali disiplinden uzaklaşılması, Merkez Bankası

rezervlerinin ekside olması, küresel piyasalardaki yüksek risk puanından ötürü

Türkiye’nin dış kaynak temininde güç durumda bulunması, olarak sıralandı.

Hazinenin geçen hafta 4 milyar dolarlık faizsiz İslami Bono (sukuk) ihracı kararı

alması ve bunun için de dört yabancı bankayla anlaşması, küresel piyasalardan

kaynak temininde çıkış yolu olarak petrol zengini Körfez ülkelerinin görüldüğünü

gösteriyor. Muhtemelen ihraç edilecek sukukların en büyük alıcısı Katar, BAE, Suudi

Arabistan, Malezya gibi ülkeler olacak. Türkiye’nin kredi iflas risk puanı (CDS)

geçtiğimiz haftanın son iş günü itibarıyla 750 dolayında idi. Bu küresel piyasalarda

borçlanmak için en yüksek risk puanlarından birisi.

✓ O nedenle hazine, sukuk ihracını tercih etmek durumunda kaldı.

Avrupa Kalkınma Bankası (EBRD) Başkanı Odile Renaud-Basso, uygulanan

ekonomik model ve faizleri düşürerek ekonomik büyümeyi sürdürmeye yönelik

‘aykırı politikalar’ konusundaki endişelerini dile getirdi. Uygulanan model ve

parasal politikaların yüksek enflasyona yol açtığını, bunun da uzun vadeli yatırımlar

ve finansman temini açısından uygun bir ortam yaratmadığını gündeme getirdi.

Gelecekte ortaya çıkacak duruma göre kamu ve özel sektördeki yatırımlarla

ilgilenebileceklerini belirtti.

Anlaşılan kamunun ve özel sektörün başta altyapı olmak üzere, enerji, gıda, ulaşım,

lojistik vb. alanlardaki yatırımlarına ucuz maliyetli, uzun vadeli finansman sağlayan

EBRD, uygulanan modelin ortaya çıkarttığı sorunlar ve ekonomik görünüm

nedeniyle Türkiye’ye finansman sağlamayı askıya alacak.

Tüm bunların üzerine uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S&P’nin

Türkiye’nin kredi notunu ‘B+’dan en dip notlardan birisi olan B’ye düşürmesi,

yabancı sermaye ve portföy yatırımcıları, doğrudan yatırımcılar açısından ‘kırmızı

alarm’ anlamına geliyor.

✓ S&P bu not indirimiyle uluslararası yatırımcılara Türkiye piyasalarına

girmemeleri, sermaye aktarmamaları, doğrudan ya da Türk menkul

kıymetlerine, hazine kâğıtlarına yatırım yapmamaları mesajı verdi.

Uluslararası piyasalardan Türkiye’ye bakış hızla kötüleşirken, yabancı yatırım

sermayesi girişleri durdu. Yabancı yatırımcılar portföylerini boşaltarak

Türkiye’den çıkmaya yöneldi. Dış ticaret tablosu ve cari açık gelişmeleri

yaklaşan ağır döviz darboğazını işaret ederken, yabancı yatırımcı kaçışıyla

dış kaynak teminine dönük beklentiler olumsuz bir sürece gidiyor!

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ

HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 09 EKİM 2022 11

  1. Avrupa Birliği’nin Rusya’nın Doğu Ukrayna’daki dört bölgeyi (Donetsk,

Luhansk, Herson ve Zaporijya) ilhakı sonrasında kabul ettiği ‘8’inci Yaptırım

Kararları Paketi’, daha ağır yasaklar, engeller ve kısıtlamalar içeriyor. Bu son

yaptırımlar Türkiye’yi de doğrudan etkileyecek!

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu geçen hafta olağanüstü toplanarak Rusya’ya karşı

daha ağır yasaklar, kısıtlamalar ve yaptırımlar içeren 8’inci Yaptırım Kararları

Paketi’ni kabul etti.

AB’nin kapsamını oldukça genişlettiği bu son yaptırımlar Rusya’nın petrol,

metalurji, savunma sanayii, bilişim, teknolojiden tekstile varana kadar pek çok

sektörde ihracat ve ithalatına yasaklar, kısıtlamalar ve üçüncü ülkelerle ticarete

engeller getiriyor.

Savaşın başlangıcından bu yana izlenen tarafsızlık politikası ve ABD-AB

yaptırımlarına katılmama kararı çerçevesinde Türkiye, Ukrayna ve Rusya ile ikili

ticaretini sürdürdü. Ancak bu kez kabul edilen AB yaptırımları, Türkiye’nin Rusya ile

pek çok alandaki ikili ekonomik ilişkilerini, ticaretini, ihracat ve ithalatını olumsuz

etkileme potansiyeline sahip.

AB Komisyonu son yaptırım paketinin hemen ardından komisyonun Finansal

Hizmetler, Finansal İstikrar ve Sermaye Piyasalarından sorumlu üyesi Mairead

McGuinness’in Ankara’ya gönderilmesi, ekonomi yönetimi, bankanlar, özel sektör

ve Merkez Bankası ile görüşerek doğrudan uyarılarda bulunması, önümüzdeki

süreçte Türkiye’ye karşı yeni yaptırımlar uygulanabileceği izlenimini veriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 6 Ağustos’ta Soçi’de bir araya geldiği Rusya Devlet

Başkanı Vladimir Putin ile ekonomik ilişkilerin geliştirilip, güçlendirilmesi

konusunda vardığı anlaşma sonrası iki ülkenin Ticaret Bakanları arasında Ticaretin

Güçlendirilmesi Mutabakat Zaptı imzalanmıştı.

Ayrıca Rus ve Türk Bankalarının iş birliğinin artırılarak daha ileri düzeye taşınması

yönünde varılan anlaşmayla kamu bankaları Ziraat, Halkbank, Vakıfbank ile İş

Bankası ve Denizbank Rusya’nın MİR ödeme sistemine geçerek Rus vatandaşlarının

MİR Kart işlemlerini kabul etmeye başlamıştı.

ABD Hazinesinin Rusya’nın MİR ödeme sistemiyle ilgili yaptırım uyarıları ardından

önce iki özel banka ardından da bu sisteme dahil olan üç kamu bankası, MİR

uygulamasını askıya aldıklarını açıklarken, AB’nin de Türkiye’ye Rusya yaptırımları

konusunda uyarılarını doğrudan yetkili komiserini göndererek bildirmesi ekonomik

baskıların artacağı kanısını güçlendiriyor.

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ

HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 09 EKİM 2022 12

AB’nin son yaptırım paketi Rusya’nın petrol ihracatına ‘tavan fiyat’ getirilmesinin

yanı sıra, ithalat ve ihracatta ağır kısıtlamaları, çok sayıda ürünün ihracının ve

ithalinin yasaklanmasını, üçüncü ülkeler üzerinden yaptırımların delinmesinin

engellenmesini ve buna olanak sağlayan ülkelerle şirket ve bankaların yaptırım

kapsamına alınıp cezalandırılmasını öngörüyor.

✓ AB, yaptırımların kapsamını genişleterek Rusya ekonomisine asgari 7

milyar euroluk bir kayıp yaşatmayı hedefliyor.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) yeni kurulan şirketlere ilişkin istatistik

verilerinde son altı ayda Türkiye’de kurulan Rus sermayeli ya da Rus ortaklı şirket

sayısındaki artış ilk sıraya yükseldi. Bu gelişme Rusya’nın yaptırımlara karşı

ekonomik faaliyetlerini Türkiye’ye taşımaya yöneldiğini doğruluyor.

✓ Mart ayından bu yana son altı ayda Türkiye’de kurulan Rus şirketi sayısı

720’ye ulaştı.

✓ Rusya’dan Türkiye’ye yapılan yatırımlarda petrokimya, demir-çelik,

lojistik, otomotiv ve yan sanayi ile tekstil sektörleri ön sırada.

✓ Samsun-Novorossisk arasındaki Ro-Ro seferlerinin ve karayolu

taşımacılığında Rus ve Türk TIR taşımacılığının hızla artması AB ve

ABD’nin uyarı dozunu artırmalarına, bu yolla yaptırımların delindiği

iddialarını daha sık dile getirmelerine neden oluyor.

Avrupa medyasında yer alan haberlerde Prag’daki Avrupa Siyasi Topluluğu (AST)

zirvesinde, CB Erdoğan’ın Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile görüşmesinde,

Macron’un CB Erdoğan’a yaptırım uyarısında bulunduğu dile getirildi. Bu haber,

iktidar sözcüleri tarafından yalanlanmadı.

✓ Türkiye’nin yaptırımlara uymayı kabul etmesi, Rusya ile ekonomikticari ilişkilerini düşürmesi ise ülkemizin ağır kayıplar yaşamasına,

ihracatımızın gerilemesine, enerji ithalatında darboğaza girilmesine

neden olacak.

✓ Türkiye’nin AB ve ABD’nin taleplerini reddetmesi durumunda en

önemli ihracat ve ticaret pazarımız konumundaki AB pazarlarında ağır

kayıplar yaşanması, Türk şirketlerinin, bankalarının, ihracatçılarının

ciddi sorunlar ve sıkıntılarla karşılaşması söz konusu olabilecek.

İktidarın her iki olasılığa karşı akılcı, dengeli bir diplomasi yürütmesi,

Türkiye’nin çıkarlarını ön planda tutarak Rusya, ABD, AB ile diyalog süreçlerini

sürdürmesi kanımca en doğru yaklaşım olacaktır.

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ

HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 09 EKİM 2022 13

  1. Bulgaristan ve Bosna-Hersek’te yapılan seçimlerde büyük sürprizler

yaşandı. Bulgaristan’da seçimlere katılım yüzde 37’de kalırken, Bosna-Hersek’te

seçimi sosyal demokratlar kazandı. Bulgaristan’da ortaya çıkan parlamento

tablosu, beşinci erken seçimi gündeme getirebilir!

Bulgaristan’da 2 Ekim’de yapılan erken parlamento seçiminin ardından 240 üyeli

parlamentoya yüzde 4 barajı aşan 7 siyasi parti girme hakkı elde etti. Parlamentoda

oyların yüzde 25,37’sini alan eski Başbakan Boyko Borisov’un liderliğindeki Avrupalı

Gelişimi İçin Yurttaşlar (GERB) Partisi, birinci sırada yer aldı. Hakkında çok ağır

yolsuzluk iddialarının gündeme gelmesiyle açılan soruşturmalar ve mahkemelerde

halen devam eden davalar yanında düşünce ve ifade özgürlüğüne getirmek istediği

kısıtlamalar, medyaya yönelik ağır baskılar sonrasında başlayan kitlesel

protestolarla Başbakanlıktan istifa etmek zorunda kalan Borisov’un iki yıl sonra

tekrar seçimden birinci parti çıkması dikkat çekici! Yine yolsuzluklarla suçlanan

eski Başbakan Kiril Petkov’un eş başkanlığını yaptığı Değişime Devam (PP) Partisi

yüzde 20,21 oyla ikinci sırada yer aldı.

Seçimlerde en büyük sıçramayı ve sürprizi Türklerin partisi Hak ve Özgürlük

Hareketi (HÖH) ile Rusya ve Putin yanlısı partiler yaptı. Üyelerinin çoğunluğunu

Türklerin oluşturduğu HÖH, oyların yüzde 13,66’sını alarak parlamentoya üçüncü

sırada girdi. HÖH’ün Boyko Borisov’un kurması beklenen koalisyonda hükümet

ortağı olarak yer alması bekleniyor. Borisov ve HÖH’ün sandalye sayısı iktidarı elde

etmeye yetmiyor. Bu yüzden Borisov’un Putin yanlısı Yeniden Doğuş Partisi ile

koalisyon pazarlığına girmesi bekleniyor.

Özellikle Rusya-Ukrayna savaşıyla AB yaptırımları sonrası Macaristan başta olmak

üzere doğu Avrupa ülkelerinde baş gösteren ağır ekonomik sorunlar, güvenlik

endişeleri, yüksek oranlı zamlar, AB yaptırımlarının yol açtığı gerilim ve belirsizlikler

halkın tepkisini büyütürken, iktidarları da zorluyor. Bulgaristan’da Rusya yanlısı

partilerin yükselişi, Türk kökenlilerin siyasi olarak güçlenmesi ve halkın istikrargüvenlik endişelerinin yolsuzluk iddialarını geri plana ittiğini siyaseten daha

deneyimli olan eski Başbakan Borisov’u öne çıkarttığını öngörmek olanaklı. Bunun

yanında siyasi istikrarsızlığın süre gelmesiyle iki yılda dört kez sandık başına giden

seçmenin sandıktan soğuduğu, oy kullanmaya gitmediği, seçime katılımın yüzde

37’de kalmasıyla somutlaşıyor.

Uzun süre doğu bloku üyesi olan tek partili baskı sistemi altında yaşayan halkın,

artan yolsuzluklar, ağır ekonomik koşullar, siyasi istikrarsızlık vb. nedenlerle

giderek mevcut demokratik sistemlere inancının azaldığını gösteren bu tablo

demokrasiler adına endişe verici.

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ

HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 09 EKİM 2022 14

✓ Avrupa’da İsveç, İtalya gibi demokrasilerde aşırı sağ ve faşist partilerin

yükselişi,

✓ Macaristan, Polonya gibi ülkelerde benzer iktidarların iş başında olması,

✓ Bulgaristan seçimlerinde ise yolsuzluğa bulaşmış siyasetçilerin ve Rusya

yanlısı partilerin tercih edilmesi,

seçmen tavrı açısından üzerinde durulması ve irdelenmesi gereken bir tablo.

Türkiye’nin yakın ilişkide olduğu diğer Balkan ülkesi Bosna-Hersek’te ülkeyi

oluşturan iki ayrı özerk devletin yönetimleri ve parlamentoları için seçim yapıldı.

Dayton anlaşması çerçevesinde hem ülkeyi yöneten Sırp, Boşnak ve Hırvat üç

üyeden oluşan Başkanlık Konseyi için hem de Sırp Cumhuriyeti’nin liderliği için

yapılan seçimlerde, parlamentodaki, etnik ve dini kotalara göre ayrılmış

milletvekillikleri için oy kullanıldı. Seçim sonucuna göre Bosna-Hersek’in efsane

kurucu lideri Aliya İzzetbegoviç’in oğlu Bekir İzzetbegoviç, üç üyeli Başkanlık

Konseyi’ne yeniden seçilemedi. Begoviç’in yerine 11 partili ittifakın adayı sosyal

demokrat siyasetçi Denis Beçiroviç seçimi kazandı. Böylece 2010’dan bu yana ilk

kez Bosna’da başkanlık konseyine Boşnakların temsilcisi olarak Müslüman olmayan

bir isim seçildi. İktidarın yakın ilişkide olduğu ve seçimi kazanması için destek

verdiği Bekir Begoviç’in Başkanlık Konseyine seçilememesi, Bosna-Hersek’teki

muhalefet ittifakının seçim başarısı olarak görülebilir. Üçlü başkanlık konseyinde

Hırvatları temsil edecek isim olarak yine sosyal demokrat aday Zeljko Komsiç seçimi

kazandı. Başkanlık konseyinde Sırp etnik toplumunun temsilciliğine Zeljka

Cvijanović seçildi.

✓ Bosna-Hersek’teki seçim sonuçları Dayton anlaşmasıyla oluşturulan

yönetim sistemi ve etnik temsil süreçleriyle birlikte sıkıntıların

sürdüğünü gösteriyor.

Sırp Cumhuriyeti’nin Bosna-Hersek’ten ayrılmasını ve bağımsız devlet olmasını

savunan Rusya yanlısı girişimler, ABD ve AB tarafından durdurulmaya çalışılıyor.

Batılı ülkeler, Rusya-Ukrayna savaşı sürerken Avrupa’nın ortasında yeni bir

istikrarsızlık yaşanmasını istemiyor.

Önümüzdeki günlerde Bosna-Hersek’teki siyasi tablonun yeni anlaşmazlıkları

ortaya çıkartması muhtemel. Bulgaristan’daki siyasi tablo, yakın dönemde

istikrar sağlanmasının zor olacağını gösteriyor. Ayrıca Sırbistan-Kosova

arasındaki sınır anlaşmazlıkları ve diplomatik gerilimler Türkiye’nin de tarihi

ve siyasi yakınlığı bulunan Balkan coğrafyasını her an yeni gerilimlere aday

konuma getiriyor!

YORUMLAR
Bir Yorum Yapın